BİR BAHAR AKŞAMI RASTLADIM SİZE
Fuad Edip Baksı |
1912 yılında Diyarbakır'da doğan Fuat Edip Baksı ilk okulu Diyarbakır'da tamamlar. 1930 yılında Elazığ Erkek Muallim Mektebi'nden bugünkü tanımıyla İlköğretim Okulu Öğretmeni olarak mezun olur ve yedi yıl görev yapacağı Zonguldak'a öğretmen olarak atanır.
Zonguldak'ta yedi yıl boyunca görevini öğretmen olarak sürdürdükten sonra İstanbul Üniversitesi'nde fark derslerini vererek Türkçe ve Edebiyat öğretmeni olur. 1937 yılında İzmir Erkek Lisesi'ne tayini çıkar.
Geldiği ilk günden itibaren çok sevdiği bu şehirden ölene kadar ayrılmayan Baksı, İzmir’de değişik okullarda görev aldıktan sonra 1965’te emekli olur.
Aynı yılın Haziran ayında Kayhan Yalkız’la evlenir. 1966’da açılan İzmir Yüksek İslâm Enstitüsü’nde İslam Türk Edebiyatı ve İslamî Türk Edebiyatı Hitabet ve İnşad öğretmeni olarak 1971’e kadar çalışır. 5 Aralık 1974’te kansere yenik düşerek 62 yaşında hayata veda eder.
Fuad Edip Baksı eşi ve çocukları |
Vefatı üzerine verilen ilan herkesin ilgisini çeker;
Adnan Menderes Üniversitesi, Fen- Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde öğretim üyesi olan Yasemin Mumcu Ay, “Fuat Edip Baksı” adlı kitabında (kendi yayını, Ocak 2008) “bir bahar akşamı”nın nasıl yazıldığını Baksı’nın ağzından şöyle anlatır:
“Gençlik yılları. Yaş, Cahit Sıtkı’nın mim koyduğu yaş; otuz beş! Bekârım. Nerde efkâr dağıtırsın ki? Daldım sinemaya. Tam oturacağım ki arkamda iç gıcıklayan bir hareket ve fısıltı. Şöyle bir dönüvermişim, birkaç genç kız. Birisi bana bakıyordu, bir acaip telaşlı. Göz göze geliverdik birden. O başını önce eğdi, mahcup. İşte hepsi bu kadar. Adını bilmem, sanını bilmem. Şimdi kalk da ona ‘sen’ diye başla bakalım.” (Sabri Süphandağlı, ‘Şarkıların Şairi Fuat Edip Baksı’, Son Havadis, 18 Şubat 1967)
Bir diğer hikaye de İzmir Yüksek İslam Enstitüsü öğrencilerinde biri olarak öğretmeni Baksıı'dan bizzat işiten ve bu anlatılanı Ömrümden Birkaç Saat’ adlı kitabında ölümsüzleştiren, Düzceli Remzi Erdem'e ait:
"Sırf bu şarkının hikâyesini dinlemek için iki sınıfın öğrencileri bir araya gelir. Edebiyat Öğretmeni Fuat Edip Baksı, anlatmaya başlar hikayeyi;
"Bende sizler gibi genç idim. Hayallerimi dolduran birini bulursam evlenmek istiyordum. Uzun zaman bu arzumun gerçekleşmesi için bekledim durdum. Arzum büyüdükçe, ümidim küçülüyordu. Bir türlü hayalimdeki kızı bulamıyordum. Olmadı… Artık evlenmem gerekiyordu. Ben de evlendim. Evlenmemin ardından mutlu bir yuvam oldu.
Yıllar geçip , İzmir’de Amerikan Kız Kolejinde Edebiyat Derslerine girdiğim bir gün okul öğrencileri bana gelerek bir piyes hazırladıklarını ve bu piyese kendisinin gelmesini çok istediklerini bildirdiler. Ben de daveti kabul ettim.
‘‘Mevsim Bahar’dı. Günlerden Pazar günü idi. Hanımımı ve kızımı alıp, müsamere yapılacak salona gittim. Arka kapıdan içeri alıyorlardı. Biz de oradan girdik. Arka kapıdan girdiğimiz için oradaki öğrencilerin yanından geçmek durumundaydık. Oradan geçerken öğrencilere doğru şöyle bir bakmıştım. Onlarda oynayacakları piyes ile alakalı tatlı bir heyecan vardı. Derken öğrencilerden biri ile göz göze geldim. Ne kadar bakıştık bilmiyorum. Kızcağız başını önüne eğdi. Eşim ise ‘haydi’ der gibi başını sallıyordu."
Arkadaşlar, bu duyguyu anlatmak o kadar zor ki, Düşünün mutlu bir evliliğim var, yanımda çocuğum var ve yıllarca gönlünde hayal ettiğin bir cins-i latifi karşında görüyorsun. Bu kolay bir iş değil. Bakın anlatmakta bile zorluk çekiyorum’"
Makam : Hicaz
Bestekar: Selahattin Pınar
Güftekar: Fuat Edip Baksı
Usül : Aksak
Yorumlar
Yorum Gönder